Evet, para kazanmak için çalışmak zorundayız. Geçimimizi sağlayabilmek, daha iyi bir hayata kavuşmak, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlayabilmek için hepimizin bir şekilde çalışmak zorunda olduğu doğru. İşte bu nedenle kadın erkek, genç yaşlı herkes kendisine iş hayatında bir yer edinmeye çalışıyor. Ancak günümüzde ekmeğin aslanın ağzında olması nedeniyle diğer pek çok şey gibi iş hayatında da ayakta kalmak fark edilir derecede zorlaştı. Kariyer yapmak uğruna birbirinin kuyusunu kazanlar, iş arayan sayısız kişi olmasına güvenen ve sırf bu yüzden çalışanlarının emeğini sömürebildiği kadar sömüren patronlar, terfi alabilmek için özel hayatını unutup kendini işe adayan hırslı insanlar ve dahası; iş hayatının gerçek bir kurtlar sofrasına dönüşmesine neden oldu.
Neden böyle dediğime gelince, en basitinden kendi hayatınızdan pay biçin. İşinizi kaybetmemek, patronunuzun gözüne girebilmek ve terfi alabilmek gibi amaçlarla kendinizden ne kadar çok ödün verdiğinizi bir düşünün. Akşamları evinize ne kadar geç gittiğinizi, tatil günlerinizde bile (teknoloji sağ olsun) maillerinizi kontrol etme, gerekli olanlara cevap verme gibi işler için vaktinizin ne kadar büyük bir kısmını harcadığınızı, çocuğunuzun hastalığında bile işe gitmek zorunda olduğunuz günleri, işleri yetiştireceğim diye kendinizi ne kadar strese soktuğunuzu ve yaptığınız daha başka fedakarlıkları şöyle bir düşünün. İşiniz sizden ne kadar çok şey götürüyor, değil mi? Kazandığınız paranın hakkını sizce de fazlasıyla vermiyor musunuz? İşiniz ve aileniz arasındaki dengeyi kurmak için kendinizi paralamıyor musunuz? Eğer bu sorulara vereceğiniz cevaplar evetse, o zaman farkına varmanız gereken bazı şeyler olduğunu bilmelisiniz.
Mesela; işiniz için ailenizi ihmal etmemeniz gerektiği gibi! “Daha çok çalışacağım, en iyi ben olacağım” diye düşünerek sağlığınızı riske etmemeniz gerektiği gibi! Patronunuzun gözüne girmek için tatil günlerinizden feragat etmemeniz gerektiği gibi! Sizi sürekli strese sokan ve aşırı sinirli biri haline getiren işiniz yüzünden mutsuz olmamanız gerektiği gibi! Evet, hemen şimdi bunların farkına varmanız gerekiyor. Sonuçta işiniz hayatınızın merkezine yerleşmişse ve size kattığından çok daha fazla şeyi kaybetmenize neden oluyorsa, o zaman bu konuda acilen önlem almanız gerekiyor demektir. Çünkü mutluluğunuz ve huzurunuz, bir ayda değil bir ömürde kazanacağınız parayla mukayese bile edilemeyecek kadar değerlidir. İşte bu gerçeği görmeniz ve hayatınızda bir takım değişiklikler yapabilmeniz için aşağıdaki listeyi hazırlamak istedim. Umarım, bu liste iş hayatı yüzünden yaşamayı unutan kişiler için bir çıkış noktası olacaktır. Umarım ki bu yazıyı ihtiyacı olan bütün çalışanlar okur ve para kazanmak için hayatını heba etmekten bir an önce vazgeçer.
Sağlık!
Evet, en az haftanın 5 günü boyunca erkenden kalkıyor ve mesai bitene kadar bütün zamanınızı iş yerinizde harcıyorsunuz. Ki haftanın 5 günü derken, olaya iyimser yaklaşmaya çalıştığımı da anlamış olmalısınız. Çünkü ülkemizde çoğu çalışan haftanın 6 günü boyunca çalışmaktadır. Sadece yeterince şanslı olanların günde 8 saat çalışma özgürlüğüne sahip olduğunu da biliyoruz. Sonuçta gerçek şu ki iş hayatı insanı gerçekten yoruyor. Bu yoruculuğun üstüne bir de fazla mesailer, ek görevler, mesai çıkışlarında yapılan ve bir türlü bitmek bilmeyen toplantılar gibi ekstralar eklendiğinde; deyim yerindeyse çalışanların resmen pestili çıkıyor.
Genç yaşlarda daha az hissedilen bu yoğunluk, ilerleyen yaşlarda kişinin sağlığını olumsuz yönde etkilemeye başlıyor. Stres, uykusuzluk, koşuşturmaca, daha çok çalışmak için kendini parçalama gibi faktörler zaman içinde kişinin sağlığından olmasına sebebiyet veriyor. İşte bu gerçeğin farkına varmalısınız. Sonuçta işiniz yüzünden sağlığınızı ihmal etmemelisiniz. Zira sağlığınızdan olduğunuzda bunun sorumluluğunu patronunuz almayacak veya o zamana kadar kazandığınız para sağlığınızı geri getiremeyecektir. Bu dediklerimi aklınızdan çıkarmazsanız; geceler boyunca uykusuz kalmanın, iş yetiştireceğim diye öğün atlamanın, spor için yeterince vakit ayırmamanın ve dahasının ne kadar anlamsız olduğunu da açıkça görebilirsiniz.
Mutluluk!
Siz de işe istemeye istemeye giden, iş yerinde akşamı zor eden ve mutsuz bir şekilde evine dönen kişilerden biri olabilir misiniz? İşinizi sevmediğiniz halde daha iyi bir şansınız olmadığı için her gün bir öncekinin aynı karamsarlık ve isteksizlikle mi mesaiye başlıyorsunuz? İş arkadaşlarınız, masanız, hatta işe gidiş yolunuz bile size kendinizi kötü mü hissettiriyor? Tatil günlerinin gelmesini iple çekiyor, iş günleri içerisinde ise gözünüzü saatten bir türlü ayıramıyor musunuz? Eğer bu dediklerime bütün içtenliğinizle “evet” diyorsanız, o zaman bilmeniz gereken bir şey var demektir. Bu da para dahil olmak üzere hiçbir şeyin sizin mutluluğunuzdan önemli olmadığıdır.
Çünkü hayatınızın büyük bir kısmını işte geçireceksiniz. Bu da demek oluyor ki ileride arkanıza dönüp baktığınızda yaşamınızın büyük bir kısmını kocaman bir mutsuzluk örneği olarak göreceksiniz. Belki para kazanacaksınız, belki sonunda rahat bir yaşantıya kavuşacaksınız; ama ardınızda mutsuz bir iş hayatı, boşa geçip gitmiş genlik günleri bıraktığınızda bütün bunların hiçbir anlamı olmadığını anlayacaksınız. İşte bu yüzden, mutluluğunuzdan vazgeçmemelisiniz. Ya sizin için doğru olan işi bulmalı ya da yaptığınızda işi nasıl daha eğlenceli hale getirebileceğinizi düşünmelisiniz. Ama asla ve asla sizden mutluluğunuzu, neşenizi çalan bir işte çalışmaya kalkışarak yaşamınızı sürdürmemelisiniz.
Aile!
Peki, ya aileniz? Çalışırken ailenize gereken özeni gösterebiliyor musunuz? Yoksa mesainiz bitse bile iş yerinizden hep en son çıkanlar arasında yer alıyor, yeri geldiğinde tatil günlerinizden feragat ediyor, iş için harcadığınız enerjinin çeyreğini bile aileniz için ayıramıyor musunuz? Gerçi o kadar yoğun çalıştıktan sonra, aileniz için harcayacak enerjinizin kalmaması gayet normal olacaktır. Peki, pardon; ama siz tam olarak ne için, kim için çalışıyorsunuz? Ailenizle birlikte daha mutlu ve daha rahat bir hayat sürdürmek için değil mi bütün bu çabanız? Çocuklarınıza daha güvenilir bir gelecek hazırlayabilmek için bu kadar yormuyor muydunuz kendinizi? O halde neden ailenizi ihmal ediyorsunuz?
Çocuklarınız güzel evlerde oturabilsin, iyi okullarda okuyabilsin diye çalışırken onların size en çok ihtiyaçları olduğu anlarda yanlarında olamamak sizce ne kadar mantıklı? Ne demek istediğimi anlıyorsunuz, değil mi? İş hayatının yoğunluğuna kapılarak en yakınlarının yüzüne hasret kalan o kadar çok insan var ki para kazanayım derken resmen hasretlik çekiyoruz. Aynı evlerde olsak bile birbirimizi özlüyor, konuşacak gücümüz kalmadığı için doğru düzgün bir şey paylaşamıyoruz. Para, kaçırdığımız bunca şeye ne kadar değecekse artık! Biz işimiz yüzünden hayatımızdaki en önemli insanları, ailemizi ihmal ediyoruz.
Huzur!
Ne kadar huzurlusunuz? Evet, belki çalışacak bir işiniz var, belki her ay başında hesabınıza yatacağını bildiğiniz güzel bir maaşınız var! Peki, ya bunların ötesinde ne kadar huzurunuz var? Daha doğrusu var mı, diye sorayım. Çünkü bu zamanda huzurlu bir iş yerinde çalıştığını söyleyebilecek çok az kişi vardır, diye düşünüyorum. Peki, siz kendinizi bu azınlığın içine dahil edebilir misiniz? Göğsünüzü gere gere “huzurlu bir iş ortamım var” diyebilir misiniz? Arkanızı rahatlıkla dönebileceğiniz iş arkadaşlarınız olduğunu savunabilir misiniz? Yoksa siz de çoğunluk gibi, dedikodunuzu yapmak için sabırsızlanan insanlar arasında çalışmaya çalışanlardan mısınız?
Bir an boş kaldığınızı gördüğünde hemen başınızın tepesinde bitiveren ve sizi sürekli strese sokan bir yöneticiyle mi çalışıyorsunuz? Ne yapsanız da takdir edilmiyor, hukuki hakkınız olmasına rağmen yıllık izninizi kullanmaya korkuyor musunuz? Eğer bu dediklerime benzer durumları sürekli yaşıyor ve işiniz yüzünden huzurunuzdan oluyorsanız, kendinize hemen şu soruyu sormalısınız. “Huzurum mu önemli, işim mi?” Sanıyorum bu soruya cevap olarak işinizi söylemezsiniz. Sonuçta, sizi gerçekten huzursuz eden bir iş için zamanınızı harcamaya devam eder misiniz bilemiyorum; ama kazanacağınız paranın ileride bozulabilecek ruh sağlığınızı geri getirmeyeceği şüphe götürmeyecek kadar kesindir. İşte bunu aklınızın bir kenarına köşesine yazmalısınız.
Arkadaşlık!
Şimdi diyeceksiniz ki “ben aileme zor zaman ayırıyorum, arkadaşlarıma nasıl ayırayım?” bu düşüncenizde haksız olduğunuzu söyleyecek değilim. Söyleyebileceğim tek şey, işinizin sizin için hayati önem taşıyan şeylere zarar vermemesi gerektiği! Diğer bir deyişle, yukarıda bahsettiklerimizin hepsi birbirine bağlı ve siz bunların hiçbirini işiniz için feda etmek zorunda değilsiniz. Para kazanmak için sağlığınızdan, ailenizden, mutluluğunuzdan, huzurunuzdan ya da ailenizden ödün vermenize gerek yok; olmamalı da!
Özel hayatınız, özel hayatınızdır. Yaşantınızın iş hayatınızın gölgesinde kalmasına asla izin vermemelisiniz. Eve gittiğiniz anda, “benim zamanım tuşu”na basmalı ve işe dair her şeyi aklınızdan çıkarmalısınız. Sizden sürekli yaptığınızdan daha fazlasını isteyen bir patronunuz varsa bütün cesaretinizi toplayarak onunla konuşmalı, eğer bu isteklerinde ısrarlı olursa da istifa etmeyi göze almalısınız. Sonuçta başka bir iş bulabilirsiniz, değil mi? Belki biraz daha az kazanırsınız, ama en azından huzurunuzu kaçırmamış olursunuz. Uzun lafın kısası, ne için çalıştığınızı hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın ve para kazanacağım diye hayatınızın kontrolünü eline almaya çalışanlara sakın ola izin vermeyin.
Paratic.com