50. yılda böyle bir soru takılıyor insanın aklına; “Olmak istediğin kişi oldun mu?” Belki de bu soruyu arada bir sormalı insan, öyle 40-50 yıl beklemesine de pek gerek yok. Yıllar geçtikçe gençlikte olmak istediğimiz kişiden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyoruz, bu çok doğaldır çünkü geçmişteki beklentilerimiz de, isteklerimiz de biz de değişmişizdir artık. İş programlarını sürekli güncellediğimiz gibi hayallerimizi ve arzularımızı da değişen dünyaya göre revize ederek ilerleyebilmek en sağlıklısı diye düşünüyorum. Yoksa inatla 30 yıl önceki doğrularımızın peşinden sürüklenmek, değişimleri ve heyecanları yakalayamadan hayatı ıskalamamıza neden oluyor. Olmak istediğim kişiye ne kadar yaklaştığımı bilemiyorum ama geçen bu sürede çok şey öğrendim hayattan, yarın 50. doğum günüm ve öğrendiğimi düşündüklerimden 50’sini aşağıya yazdım.
1) Buda’nın dediği gibi; mutluluğun bir yolu yok, yolun kendi mutluluk. Buda’dan yüzlerce yıl sonra Bob Marley de benzer düşüncesini “Mutlu son yoktur, son varsa mutluluk yoktur” diye anlatmış. Süreç odaklı olmak, sonuç odaklı olmaktan çok daha keyifli
2) Gün içinde yaşadığım olumlu duygu durumlarının sayısını ne kadar arttırabilirsem mutluluk denilen o bilinmeze biraz daha yaklaşabileceğimi düşünüyorum.
3) Benim için mutluluğun tanımı zamanı unutmak. Hele bu unutuş anlarınızda bir de yanınızda sevdiğiniz biri varsa bundan daha büyük bir zenginliği düşünemiyorum.
4) Konfor alanından çıkmadan özgürlük olmuyor.
5) Öğrenilmiş yanlışları akıldan çıkarmak, yeni bir şey öğrenmekten daha zor
6) Hayattaki en önemli 2 beceri; beklentileri ve enerjiyi doğru yönetebilmek. Denklemin bir tarafında planlar, diğer tarafında da ortaya çıkanlar/üretimin var olduğunu düşündüğümüzde iki tarafı birbirine ne kadar yakınlaştırabilirsek o kadar iyi
7) Hayata karşı sıcak ve mesafeli olmayı bir başarabilsem, yani her şeyi çok da ciddiye almadan çoşkulu mücadelimi sürdürebilsem her şey çok daha anlamlı olacak.
8) Yarım kalan şeyler, tamamlanan şeylerden daha kolay aşka dönüşüyor.
9) Uslup her zaman içerikten daha önemli. İyi bir uslupla kötü bir içeriiği anlatabiliyorsunuz ama kötü bir uslupla iyi bir içeriği anlatamıyorsunuz.
10) Hayata ilk defa geldiğim için geçmişten gelen bir tecrübem yok. Daha önce bir hayat yaşamadığıma göre kendimi neye göre nasıl yargılayabilirim ki? Başarısızlıklara çok da takılmamak gerekiyor.
11) Geleneksel ile modernin, klasik ile yeninin çatışması insanın varolduğundan beri devam ediyor, içimizdeki ve dışımızdaki çatışmaların altında yatan ana sebeblerden birinin bu olduğunu düşünürüm.
12) Enerjini çalan insanları ne kadar erken yaşta çevrenden uzaklaştırabiliyorsan o kadar iyi. Yıllar geçtikçe o insanlar enerjini öylesine sömürebiliyorlar ki, artık onları hayatından çıkarabilecek gücü de bulamayabiliyorsun.
13) Gereksiz insanlar ve ilişkilerle kaybettiğim zamana acıdığım kadar hiç bir şeye acımıyorum.
14) Olumsuzlukların öğreticiliği, yaşanan olumlu durumlardan çok daha fazla, o açıdan acıların ve zorlukların değerini bilmek gerekiyor. Bir düşünürün söylediği gibi; hayatta en iyi öğretmen acı.
15) Kaliteli bir hayatın olmasını istiyorsan ilk öğrenmen gereken zamanı doğru yönetmek
16) İç sesini dış seslere boğdurmazsan kendini doğru tanıyabiliyorsun, yoksa başkalarının bellettiği hedeflere koşup, onların istediği hayatı yaşıyorsun ve farkettiğinde de çok geç kalmış oluyorsun.
17) Farklılıklarını koruyabildiğin kadar zenginsin.
18) Sadece zamana sahip olmak insanı özgürleştiriyor, paraya sahip olmak değil. Para arttıkça o paranın kölesi olma riski de beraberinde artıyor.
19) Neyi yönetemezsen, o seni yönetmeye başlıyor. Zaman, para, öfke, verdiğin sözler, hobilerin…
20) İçinde sıkışanları konuşarak, yazarak ya da çizerek bir şekilde dışarı çıkarmak gerekiyor, yoksa onlar seni boğmaya başlıyor ya da beklemediğin zamanda sıkışmış gazlar gibi içinde patlamalar yaratıyor.
21) Beynini de, söylediklerini de, yazdıklarını da klişelerden kurtarmayı başardığın ölçüde yaratıcılığın artıyor.
22) Daha güzel fikirler yaratmanın tek yolu insanın fikrine aşık olmaması.
23) Hiç bir şey hep aynı kalmıyor ancak insana hep aynı kalacak gibi geliyor, insanın hayatındaki en büyük yanılgılarından biri bu olsa gerek.
24) Süreklilik er ya da geç kazandırıyor
25) İdeolojiler insanı körleştirebiliyor, önemli olan bir fikrin peşine takılmak değil farklı fikirlerden doğru sentezleri çıkarabilmek
26) Mühendislikte minimum kaynakla maksimum verimliliği ortaya çıkarmak ne kadar önemli ise yazarken ve konuşurken de en az kelime ile en etkili anlatımı yapabilmek o kadar önemli. Kelime çeşitliliği fazla ancak kısa cümleler kurmalı insan. Az virgül, çok nokta…
27) Dünyanın boktan bir yer olduğunu unutturan her şeyin peşinden gitmek gerekiyor: Sinema, edebiyat, tiyatro, futbol, fotograf, seyahat, arkadaşlar, en önemlisi arkadaşlar…
28) Hastaneler ve mezarlıkların anlattığı o sessiz derslerin hiçbiri okul müfredatlarında yok ve olmayacak da.
29) Sorgulamayan beyin de, yürek de pas tutmaya başlıyor ve o pasın antipası henüz bulunamadı.
30) Bir şeyin nasıl yapılırsa yanlış sonuçlanacağını anlatmak, onun doğru yapılışını anlatmaktan daha etkileyici ve daha akılda kalıcı, çünkü insan korkuları ile hareket eden bir varlık. Bu da ilk çağlardan bu yana gelen hayatta kalabilme mücadelesinin bir refleksi olsa gerek.
31) Yapmamanın acısı, yanlış yapmaktan çok daha yıpratıcı
32) İnsan keşfedebilmeyi becerebilirse hüznün de kendine özgü çok hoş bir tadı var.
33) İnsanlar çatışmıyor, değerleri çatışıyor. Bir insanın değerlerini çözebildiğinde o insanı anlayabilmen daha kolaylaşıyor.
34) Bir problemi çözmek için iki şeye ihtiyacımız var, birincisi elimizdeki verileri doğru ilişkilendirip, doğru denklemleri kurup, bilinmezleri o denklemlerin içinden çıkarabilmek, diğeri ise probleme bakacağımız uzaklığı iyi belirlemek. Probleme yakından bakınca detaylar içinde kayboluyoruz, uzaktan bakınca da iyi göremediğimiz için genellemeler yaparak çözüme gitmeyi istiyoruz. İkisi de doğru sonucu vermiyor.
35) Problemlerimizin çok büyük çoğunluğu varoluş kaynaklı sorunlar. Yaşamdaki varlık amacımızı gerçekleştiremediğimiz sürece bu sorunları da çözemiyoruz.
36) Popüler doğrular değil evrensel doğrular yönümüzü göstermeli
37) İnsanın vicdanının verdiği cezayı hiç bir hukuk sisteminin verebilmesi mümkün değil, o açıdan bir toplumda da, insanda da vicdani değerler yok olduysa, bu kaybı hukukun da, başka bir şeyin de kapatması mümkün olmuyor.
38) Olumlu düşünceler bedene olumlu yansıdığı gibi, bedenin pozitif duruşu da beyinde olumlu düşünceler oluşturuyor. Beden ve ruh yalan söylemiyorken, zihinden gelen sesler insanın kafasını daha çok karıştırıyor.
39) Hayatı doğru çözdükçe yüklerimizden arınıp hafiflemeye başlıyoruz. Zenginliklerin en keyiflisi bu olsa gerek.
40) Hayata nasıl bakarsan o da sana öyle bakıyor, gülersen gülüyor, kızarsan kızıyor, ağlarsan ağlıyor. Belki farkında değiliz ama başkalarının silüetleri içinde hep kendimizi görüyoruz.
41) Bir kaç masken varsa bir zaman sonra hangisinin gerçek olduğunu unutuyorsun.
42) Her şeye daha kolay ulaştıkça, her şeyi de daha kolay yapabileceğimiz yanılgısına düşüyoruz. Oysa ki ulaşmak ve yapmak birbirinden çok farklı şeyler.
43) Kendini yenileyemeyenin uzun vadede kazanma şansı olmuyor
44) Okurken ve yazarken mutlaka cep telefonunu kapamak gerekiyor. Dostlarım bana ulaşamadıklarında kızmasınlar
45) Sen istemediğin sürece kimse sana yalan söyleyemiyor. Yalan senin zaafını çözüp, o zayıf noktana yapılan tek vuruşluk etkili bir saldırıdan başka bir şey değil.
46) Yaratıcılığa ulaşmanın en kestirme yolu klişelerin ve belletilen doğruların tuzağından kurtulmak.
47) Herkesin bir yolu var, Frank Sinatra’nın şarkısı “My Way”de söylediği gibi. Bu yolların kesiştiği yerlerde karşılaştığımız insanların bize kattıkları, okullarda öğretilen dogmatik bilgilerden çok daha fazla.
48) Eğer az şey ile mutlu olmayı başaramazsanız, her şeye sahip olsanız da mutlu olamıyorsunuz.
49) Yazmak düşünceleri netleştiriyor ve kalıcılığını sağlıyor, o açıdan olabildiğince bir yerlere bir şeyler yazmalı insan.
50) 40’ların başında çevremdeki, 50’lerin başında da kafamın içindeki yükleri attım. Sonuç itibarı ile daha hafifledim, hızım ve esnekliğim arttı, herkese tavsiye ederim. Hatta siz benim kadar da beklemeyin daha erken yaşta kurtulun bu yüklerden
Cem Kafadar